Röportaj: Ömür BayramoğluDeniz Doğruyol’un “Benimle Başlamadı” isimli kişisel sergisi galeri bu Pavilion’da 5 Aralık'a kadar sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Sergi Doğruyol’un, temelde kolaj ve asamblaj diliyle meydana getirdiği eserlerinden oluşuyor. Toplumsal cinsiyet, aile, aidiyet, toplumsal norm gibi kavramları odağına alan sergi, eserlerde dünyanın pek çok yerinden toplanan nesnelerle bir dil ağı örüyor. Sanatçı bu sergisinde, hatırasındaki gel-gitleri, hatırlamayı tetikleyen zihinsel ve fiziksel göçlerle biriktirdiği nesneleri, anadilde/ "ana" kültürde normlarla şekillenen deneyimlerini, kişisel mutluluk ve özgürlük sınırlarını izlemeye açıyor.Mürekkep Söyleşiler'de bu hafta Deniz Doğruyol ile “Benimle Başlamadı” isimli yeni sergisini konuştuk.“Benimle Başlamadı” isimli kişisel serginiz kolaj ve asamblaj diliyle meydana gelen eserlerden oluşuyor. Serginizin çıkış noktasını öğrenebilir miyiz?Toplumsal cinsiyet, aile, aidiyet, toplumsal norm gibi kavramları odağıma alarak; biriktirdiğim trajedileri ironik bir dille plastikleştiriyorum ve ‘‘Benimle Başlamadı’’ ama seninle de baslamadı diyorum.Sergide yer alan işlerinizden bahseder misiniz? Sergide sanatseverleri neler bekliyor?Sergi, temelde kolaj ve asamblaj diliyle ortaya çıkardığım eserlerden oluşuyor. Sergi boyunca karşılaşacağınız eserlerde dünyanın pek çok yerinden topladığım nesnelerle bir dil ağı ördüğümü göreceksiniz.Hatıramdaki gel-gitleri, hatırlamayı tetikleyen zihinsel ve fiziksel göçlerle biriktirdiğim nesneleri, anadilde/anakültürde normlarla şekillenen deneyimlerimi, kişisel mutluluk ve özgürlük sınırlarımın zorlandığı ajandami izlemeye açıyorum.Serginizde de yer alan şiirinizde ifade ettiğiniz kavramları ve bunları kolajlarınıza nasıl yansıttığınızı, yansıtırken kullandığınız ironik dili anlatır mısınız?Sergide yer alan isler; Anadilde düşünme ve anakültürde yaşamsal döngüde ödül ve ceza dilinin, şerginin siirinde de ifade ettiğim gibi insanın özgürlüğünü nasıl kısıtladığı, mutlu olmayı nasıl güçleştirdiği ile yüzleştiren bir tavır içinde\ ironik bir dil çünkü bu derdi çözmenin en iyi yolunun , beraber eğlenerek, vedalaşmak olduğunu düşündüm; işlere de o şekilde yansıdı.Serginizde dünyanın pek çok yerinden toplanan nesnelerle bir dil ağı oluşturuyorsunuz. Eserlerinizde kendi dilinizi oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?Anlatmak istediği derdini, en samimi hali ile ortaya koymalı işlerim. Samimiyeti dert ediniyorum ben.Dolayısı ile ben bir fikrin üzerine çalışırken, önce yazarım, içimi dökerim, fikre dair tüm malzemelerim ortaya çıkar, sonra oturup içinde oynamaya başlarım ve bir bakmışım ortaya iş çıkmış. Benim dilim samimiyet, sonrasında iş kendini yaratıyor zaten.“Benimle Başlamadı” serginizin hazırlık sürecini, bu süreçte yaşadıklarınızı anlatır mısınız?Uzun bir süreç aslında, karantina dönemi girdi araya ve 7 ay rötarlı olarak açtık. Sergi, pandemi döneminde, atölyemde hazir bir sekilde açılmayı bekledi. Ben de o dönem üzerinde oynadım tabi ki. Böylece işler de karantinadan nasibini alarak dönüştü ve gelişti. Eğlenceli ve keyifli bir süreçti. Ortaya çıkan sonuç beni çok mutlu etti.Çalışmalarınıza başlamadan önce konsepte mi karar veriyorsunuz?Öncelikle fikir, sonra onu nasıl bir konsept ile sunmak istediğim ve tabi ki uygulama detayları... Ben malzeme ağırlıklı çalıştığım için, uygulama detayları; fikir ve konsepti doyurmak, onlardan onay almak, birebir dilini ortaya koymak zorunda, dolayısıyla üçü kol kola çalışıyor işlerimde.
Ben Deniz Doğruyol, İzmir doğumluyum Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Tv Fotoğrafçılık bölümünde okudum. Benim malzemem yaşamın kendisi fikri ile çıktığım bir yol bu, dolayısı ile ben ilhamımı da, derdimi de, malzememi de yaşamdan alıyorum. Los Angeles’da 6 sene kadar yaşadım, yaşadığım sürede Saddle Back Fine Arts’tan resim üzerine eğitim aldim. Bu sürede Avrupa ve Amerika’da birçok solo ve karma sergide işlerim yer aldı. 2018 ‘de tutku ile bağlı olduğu İstanbul’a döndüm; Los Angeles’da Dadaistudio olarak Found object Art&Desing işler üzerine kurduğum atölye çalısmalarıma İstanbul’da devam ediyorum.Kendinizi istifçi, arşivci olarak tanımlıyorsunuz. “Aslında onun ruhunu satın alıyorum” diyorsunuz. Bu anlamda Deniz Doğruyol’u tanıyabilir miyiz? Ben hem istifçiyim, hem arşivciyim, her ikisinin de hayatıma ve işlerime kattiği farklı roller ve değerler var. Benim nesneler ile ilişkim biraz farklı, toplayıcılığım ve işlerimde malzeme ağırlıklı çalışmam da bundan sebep, ben eşyaların ruhları olduklarına inanırım. 2-3 saniyede geldikleri yerlerin hikayesini fısıldarlar bana,benim dünyama girerken yeni bir hikayenin parçası olmaya gelirler, bu benim onlarla oyunum. Gelen, kimi zaman bende kullanabilir bir eşyaya , kimi zaman bir sanat serine dönüşürken , kimi zaman enstelasyonumun bir parçası olur. Ve sürdürülebilir olur, zamansız olur.Güncel sanatı takip ediyor musunuz? Sizi etkileyen sanatçılar, sanat akımları hangileri?Ben koyu bir Dadaist’im diyebilirim, dadaizmin o kural tanımayan duruşu, çağrışımlara dayanan anlatım yöntemleri, kuşkucu ve şaşırtmak isteyen tavrı, benim işlerim üzerine çalışırken en büyük motivasyonumdur. Deneysel bir dil ile isleri ortaya çıkarma halim ve isteğim ancak kuralsızlıkla kendini var edebilir çünkü.Marcel Duchamp, Arman, Salvador Dali, Hans Bellmer,Man Ray, George Segal, Daniel Spoerri, Jean Tinguely, Otto Dix, Noah Purifoy beni etkileyen sanatçılar diyebilirim.