23-29 Eylül tarihleri arasında 31.si gerçekleşecek Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin Dünya Sineması bölümünde, ‘deneme film’in (essay film) öncülerinden ve özgün montaj estetiğiyle sinemanın sınırlarını zorlamış Fransız yönetmen, yazar ve multidisipliner sanatçıChris Marker’a özel bir bölüm ayrıldı. 2012’de kaybettiğimiz sanatçının çok katmanlı ve zengin estetik, politik ve sosyal vizyonunu keşfetmeye davet eden “Chris Marker ile Devri Âlem” adlı seçkide, Marker’ın üç uzun ve bir de kısa metraj filmi gösterilecek.
Dört klasik birden
Sibirya coğrafyası ve halklarını merkezine alarak egzotizm ve propaganda diline muzip bir bakış getirdiği seyahat günlüğü “Sibirya’dan Mektup” (Lettre de Sibérie, 1957), 33 yıl sonra Terry Gilliam’ın “12 Maymun” filmine ilhâm olmuş, siyah-beyaz fotoğrafların bir fotoroman şeklinde aktığı distopik klasiği “Dalgakıran” (La Jetée, 1962), modern toplumun kolektif hafızasını ve kişisel anıların doğasını Afrika’dan Japonya’ya uzanan sinematik bir yolculukla kayda alan, çok katmanlı anlatı inşasıyla sinema tarihinin en özgün filmlerinden biri olarak gösterilen şiirsel ve meditatif film denemesi “Güneşsiz” (Sans Soleil, 1983) ve bellek, gerçeklik ve sanal dünya arasındaki sınırları bulanıklaştıran, tarihin ve teknolojinin kesişim noktasında duran kurmaca-belgeseli“Level Five” (1997), seçki kapsamında Adana seyircisiyle buluşacak.
Melez bir sinema dili inşa etti
Gerçek adı Christian François Bouche-Villeneuve olan sanatçı 1921’de Fransa’da dünyaya geldi. Sinemaya Alain Resnais’nin asistanı olarak başladı ve ilk filmi “Olympia 52”yi 1952’de çekti. Agnès Varda, Alain Resnais ve Georges Franju ile birlikte Fransız Yeni Dalgası’nın radikal sol kanadının en etkili isimlerinden oldu. Filmleri, bellek, zaman, kimlik ve insan deneyimi gibi derin temalar etrafında şekillenirken, sinemada geleneksel anlatı biçimlerine meydan okudu. 2012’deki ölümüne dek 60’dan fazla film yönetti ve yazı, film, fotoğraf ve video gibi farklı unsurları kullanarak melez bir sinema dili inşa etti. Chris Marker’ın sinemaya olan özgün yaklaşımı ve yenilikçi ruhu, bugün bile birçok sinemacıyı derinden etkilemeye devam ediyor.