Merve Balcıoğlu yazdı‘Çoğu insan sanattan hiç anlamaz. Önemli olan, onlara bir şey açıklamamaktır.’ Santiago Sierra.- Ne yapmalıyız biliyor musun?- Ne?- Büyük bir sergi yapmalıyız.- Ben resim yapmayalı yıllar oldu, hem sen ne yapacaksın ki?- Tabi ki küratör olacağım.- Sen bu işten anlar mısın?- Tabi ki hayır, ne önemi var?- Peki, farz et ki, sergiyi açtık, adı ne olacak?- Şehvet senatörü.Sanatı genel kavramlardan ele alacak olursak,Sanat ve taklit ilişkisi;Platon mimesisi ile başlamak gerekirse, bir benzetme olarak ifade edilen sanat, yaratı sürecinden itibaren değerini kaybetmişti. Üretilen herhangi bir eserin eşsiz olması durumu söz konusu değildi, çünkü var olan nesneyi kopyalamak, sanat eserini zaten kopyanın da kopyası haline getiriyordu. Freud’a göre günümüz sanatı, dış dünya nesnelerine tinsel anlamlar yükleyen, ilkel insan davranışının yerini alır. Freud sanatı bir zevk ürünü olarak görür. Bu durumda sanat yerini üçüncü derece bir taklit olarak alıyor. Sanatın değer kaybettiği ilk üretim süreci böyle tanımlanmıştır. Video ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte bugünün sanat tanımları elbette değişmiştir. Geleneksel sanat eserleri, biçimsel uyum, estetik değerler, zanaat ve tekniğin yoğun ifadesi arasında ki ilişkinin gücüne bağlıydı. Modernite ile birlikte bu ölçütler büyük oranda değişti. Akademik kategorilere göre incelenen sanat anlayışı ortadan kalktı. 1960 sanat anlayışı cesur ve cüretkârdı. Provokasyon içerikli sanat işleri tartışmalar yaratarak düşünmeye yönlendiriyordu. Bugünlerde fazlası ile popüler olan Abromovic 1966’da bilinen performansı ile izleyicilerin karşısına çeşitli aletler ile çıkmıştı. İzleyicilerin bu aletleri kendi üzerinde kullanmalarına izin vermişti. Büyük bir şiddet ortamı oluşmuş ve performans kontrolden çıkmıştı. Performans sanat Platon mimesis’inden bu zamana kıyaslandığında hala yerini tam bulamamış olabilir.Çağdaş sanat yeni teknoloji ile birlikte, yeni kompozisyonlar getirdi. Sanatın dil ve biçimi yeniden yorumlamaya neden oldu, değişik boyutlara taşındı. Toplumsal normları, sanatın anlam ve erişimi kolaylaştırdı belki, son gelinen nokta da anlam kargaşasına da sebep oldu. Fikir tüm sanat dalları için en önemlisi ise, burada nesneye yüklenen fikrin, sahip olduğu ağırlığı taşıması gerekir. Sanat ve nesneye yüklenen anlamın ötesinde, eserin piyasa değeri konuşulmaya başlandığı noktada, sanat kendini kısır bir döngüye sokar. Açılışlar, sergiler ve fuarlar, birer sosyalleşme etkinliği haline geldiğinde, sanat dışında her şey konuşulmaya başlar.Aynı mekânlar, aynı sanatçıların kopya işleri ve aynı alıcılar arasında dönen bir sistem haline gelir. Bu noktada artık büyük üretimlere gerek kalmamıştır. Sanat adına her şeyin yapıldığı kabul görür. Bu sektörde tutunmanız için geniş sanat bilgisine gerek kalmamıştır, uzun ve yorucu okumalara da, piyasanın çevresine hâkim olmanız yeterlidir. Eğlence anlamında ‘hafif’ sanat bir soysuzlaşma biçimi değildir. Maddi getirilere göre, burjuva sınıfı temelli bir statü göstergesi sayılabilir.Yeni olmasa da kısa bir durum değerlendirmesine ihtiyaç var. Tüketime dayalı sanatın üreticiyi ve sanat sevicisini uzun vadede yok oluşa sürüklediğini unutmamak gerekir. Adorno, Horkheimer ve Walter Benjamin’in Frankurt Okulu denemesini düşünelim. Kapitalizm ile iç içe bir sanatın tüketim nesnesi dışında bir şey olamayacağını anlattılar. Sanatın temel içgüdüsü olan ‘haz’ noktasından sanatı alıp bir ‘fayda’ anlamı yüklenmiş oldu.Sanatın, var olabilmek için izleyiciye ihtiyaç duyma zorunluluğu bugün gelinen son noktadır. Oysa eserler üretilirken, izleyici gözü olmadan daha özgün olacaklardır. Sanat eseri ancak bu şekilde ev ve ofis dekoru duruşundan kurtulabilir. İzleyici sanat eserinin varlığını garantiler, bu doğru ancak, yapısından gelen varlığın içeriğini yok edecektir. Fikir öldüğünde ise, sadece hacmi olan cisimler olarak kalırlar. Çağdaş sanat bu durumda totaliter olmak zorunda kalır. Bütün heyecanı ve enerjisi, izleyicinin satın olması üzerine kurgulanır. Tüm bu zihinsel ereksiyon satış odaklı ve tehlikelidir. Bu piyasa anlayışı bir çeşit sahte ölümsüzlük bağışlar, ancak bu geçicidir.Roma’da fahişeler, gizli kalmış şehvetlerinin hassas güç dengesini tehlikeye sokan erkeklerin düzensiz coşkularının sonucu şüpheli sağlığı için, cadde kenarlarında teşhir edilirlerdi. Kimi zaman da asil hanımların maskeli ve çıplak bir halde sırf kişisel heyecanları için kendilerini bu yoksun gözlere sundukları bilinir.Çağdaş sanatın günümü çizelgesi bu anlayıştan farksızdır. Sanat çağdaş da olsa fiziksel ve duygusal olmalıdır. Bu onun gücüdür ve korkusudur.
Sanat
07 Eylül 2016 - 12:27
Güncelleme: 07 Eylül 2016 - 12:38
Çağdaş sanat ve ötesi
"Video ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte bugünün sanat tanımları elbette değişmiştir. Geleneksel sanat eserleri, biçimsel uyum, estetik değerler, zanaat ve tekniğin yoğun ifadesi arasında ki ilişkinin gücüne bağlıydı. Modernite ile birlikte bu ölçütler büyük oranda değişti..."
Sanat
07 Eylül 2016 - 12:27
Güncelleme: 07 Eylül 2016 - 12:38