Resim ve heykel sanatçısı Adviye Bal’ın resim ve heykellerinden oluşan yeni sergisi “Zamansız/Timeless” geçtiğimiz günlerde ziyarete açıldı. Küratörlüğünü Derya Aydoğan’ın üstlendiği sergi, sanatçının insanın enerji düzeylerine göndermeler yapan siluetlerden oluşan eserleriyle izleyicilerin zihnine yeni bir boyuta geçiş anahtarını sunuyor.
Renkler ve figürler arasında bir yolculuk sunan “Zamansız/Timeless” sergisi, 23 Mart’a kadar Teşvikiye’deki Red Rouge Art Galeri’de görülebilecek.
Mürekkep Söyleşiler'de bu hafta Adviye Bal ile “Zamansız/Timeless” sergisini konuştuk.
Bugüne kadar yirminin üzerinde kişisel sergiye imza attınız. Almanya, Rusya ve Japonya’da, Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde 50’nin üzerinde karma sergiye katıldınız ve birçok uluslararası sanat fuarında yer aldınız. Öncelikle sanat yolculuğunuzdan bahsedebilir misiniz?
Çok küçük yaşlarda ressam olmaya karar verdim ve sistematik olarak bu kararıma uygun davrandım. Başıma ne gelirse gelsin ibrem hep sanatı gösterdi.İlk kişisel sergimi 15 yaşında açtım. Babamın görev yeri (Erzurum) ve o zamanki ülke koşulları (1980) akademik sanat eğitimimi o dönem almamama engel oldu. Ancak 2000 yılında Marmara Eğitim Fakültesi Resim Bölümünü bitirdim. Eğitim önemli olabilir ancak sanatçı olmak için adanmışlık boyutunda çalışmak gerektiğine inanıyorum.
Farklı kültürlerde karma sergilere katılmanız sanat anlayışınızı nasıl etkiledi?
İlk üniversite eğitimim coğrafya alanında olduğu için dünyanın farklı ülkeleri ile ilgili fikrim var ama sanat yoluyla doğrudan temas bambaşka zenginlik katıyor bana. Örneğin Rusya'nın Sibirya derinliklerinde katıldığım ve sahnede interaktif resim yaparak ülkemi temsil ettiğim tiyatro festivali sürecinde Asya kültürü ile doğrudan karşılaşmak, başta Şamanizm olmak üzere bölge kültürünün ritüellerini deneyimlemek beni birçok açıdan zenginleştirdi.
Yeni serginiz “Zamansız/Timeless” RedRouge Art Galeri’de ziyarete açıldı. Serginizdeki eserlerin oluşturulma sürecinden bahsedebilir misiniz?
Benim sanat serüvenim zihnimde oluşan sorularla şekilleniyor. Son yıllarda bu soruların konusu varoluş, mekan, zaman, madde oldu. İnsanın sınırlı duyularıyla bunların açıklanamayacağını; gördüğümüzün, algıladığımızın dışında bambaşka kuralların varlığını kabul edip düşünce dünyamın perspektifini bu yöne çevirdim. Doğal olarak çalışmalarım bundan etkilendi. Bu serginin temelini de “zaman” kavramı oluşturdu. Özne, nesne, olay, olgu ve başlangıçların olmadığı bir ortamda “an” ya da “şimdi” yoktur. O halde canlı cansız hiçbir şeyin olmadığı durumda zaman da olamaz.
Serginizin ismi “Zamansız/Timeless”. Zaman kavramı sizin için ve eserleriniz için neler ifade ediyor?
Bu düzlemde zaman, “an”ların ardışık olarak birbirine eklenmesi ile oluşan sürekli lineer bir akış içinde hayatımızı planladığımız ve duyumsadığımız bir mutlak olgu. Ama zaman kavramının bu tanımla sınırlandırılamayacak kadar karmaşık olduğunu kabul etmemiz lazım. Bunun için de evrende başka boyutların ve başka yaşam formlarının varlığına şartlanmalarla bakmamak gerekiyor.
Eserlerinizde kullanılan malzemeler ve teknikler hakkında bilgi alabilir miyiz? Özellikle resimlerden heykellere geçiş sürecini açıklar mısınız?
Resimlerimde daha çok akrilik boya kullanıyorum. Çabuk kuruması, tasarımım ile uygulama hızımın paralel olmasını sağlıyor. Bunun dışında ifademi güçlendirecek, destekleyecek her türlü malzemeyi kullanmayı çok seviyorum. Resim ve heykel hep paralel gitti aslında. Üniversitede ikinci alanım heykeldi. Ancak heykel özel koşullar, malzemeler isteyen bir sanat disiplini. O nedenle yaz aylarında Bolu'daki atölyemde taş heykel yapabiliyorum. Bu iki sanat dalı da birbirini besleyerek ilerliyor. Bu anlamda kendimi şanslı adlediyorum.
Sanatınızda dikkat çeken renk kullanımı eserlerinizin anlatımını nasıl destekliyor?
Sanatımı destekleyen her türlü aracı kullanırım. Renk de benim için bir malzeme ve sınırsız olanaklar tanıyor. Renk skalasındaki her tonu kullanıyorum. Bu anlamda renkçi bir ressamım.
Son olarak “Zamansız/Timeless” sergisinin sanatseverlerde nasıl bir duygu uyandırmasını bekliyorsunuz?
Sanat eserlerimin izleyicide beğeni, takdir duygusu uyandırması her sanatçı gibi beni de mutlu eder. Ancak nasıl anlamlandıracakları, nasıl okuyacakları konusuna ben hiç müdahale etmiyorum. Öyle ki sanatseverler isim üzerinden anlamlandırma yapmasınlar diye eserlerime isim bile koymuyorum.