Yusuf Çifci yazdı
41. İstanbul Film Festivali’nin açılış filmi olan ve yine prömiyerinin festival dahilinde yapıldığı rabiye kurnaz gegen George W. Bush, Almanya’da yaşayan Rabiye Kurnaz’ın Guantanamo’da haksız bir şekilde tutulan oğlu Murat’ı kurtarma mücadelesini merkezine alıyor. Gerçek bir hikâyeden uyarlanan film, Kurnaz’ın mücadeleci kişiliğinin yanı sıra mizahi yönünü de ortaya koyması bakımından oldukça dikkat çeken bir film. Film, her ne kadar Almanya-Fransa ortak yapımı olsa da Türkiye kökenli Rabiye Kurnaz’a üstenci bir dille değil; onu birey, üstelik güçlü bir birey olarak ele alması bakımından da bence önemli.
Filmin konusu şöyle:
Bilindiği gibi 11 Eylül 2001 tarihinde el-Kaide'li militanlar tarafından Amerika’ya eş zamanlı terör saldırıları düzenlendi ve bu saldırılarda binlerce masum insan hayatını kaybetti. Dünyanın her yerinde bu saldırılar lanetlenirken Müslüman kimliği ile hayatını sürdüren her birey ise sanki bu saldırıların failiymiş gibi görülmeye başlandı. Haliyle İslamofobi’nin de temelleri atılmış oldu.
İşte böyle bir ortamda Almanya’da yaşayan Rabiye Kurnaz’ın oğlu Murat İslamiyet’i daha yakında tanımak amacıyla Bremen’deki evinden çıkarak Pakistan’a gider. Kurnaz, oğlu Murat’tan günlerce haber alamayınca önce Murat’ın sıklıkla gittiği caminin kapısını çalar; buradan bir sonuç çıkmayınca ise polisin yolunu tutar. Murat Pakistan’a gitmiştir, burada ise CIA tarafından yakalanarak ABD’nin 2002 yılında kurduğu ve işkenceleri ile ünlü Guantanamo Kampı’na götürülmüştür. Murat’ın tek bir suçu vardır: el-Kaide ile bağlantısı olma şüphesi bulunan bir kişi ile telefonda görüşmüştür. Oldukça soyut bir suçlama ile karşı karşıya olan Murat’ı Küba’daki Guantanamo Kampı’ndan kurtarmak isteyen Rabiye Kurnaz insan hakları avukatı Bernhard Docke ile birlikte dönemin ABD başkanı George W. Bush’a dava açmak dâhil pek çok yöntemi deneyecek ve dünyanın hem ilgisini hem de dikkatini çekecektir. Bernhard Docke ile her yolu deneyen, sağı solu belli olmayan Türk anne Rabiye Kurnaz dünyaya insan hakları dersi verecektir.
Berlin Film Festivali'nde En İyi Performans Ödülü
Filmin yönetmen koltuğunda Alman yönetmen Andreas Dresen otururuyor. Tiyatro, opera ve film yönetmeni olan Dresen’e Türkiye’li izleyiciler pek de yabancı dfeğil. Andreas Dresen’in Geceyi Bekleyenler, Yolun Yarısında ve Yarı Yolda adlı filmleri, geçtiğimiz yıllarda İstanbul Film Festivali programında yer almıştı.
Filmde Rabiye Kurnaz karakterine meltem kaptan hayat verirken insan hakları avukatı Bernhard Docke rolünde ise Alexander Scheer’i görüyoruz. Filmde ayrıca Charly Hübner, Nazmi Kırık, Sevda Polat, Abdullah Emre Öztürk, Şafak Şengül, Ali Emre Şahin gibi çeşitli oyuncular da yer alıyor.
Meltem Kaptan bu filmdeki güçlü Rabiye Kurnaz performansı ile 2022 yılında düzenlenen Berlin Film Festivali'nde En İyi Performans Ödülü'nün sahibi olarak “Gümüş Ayı” ödülünü aldı. Kaptan ayrıca 2022 Nürnberg En İyi Kadın Oyuncu ve Halk Ödülü’nü de kazanmayı başardı.
Almanya’da Parlayan Bir Yıldız: Meltem Kaptan
Meltem Kaptan’ın adını Türkiye’de yeterince duymasak da Almanya’da oldukça sevilen bir isim kendisi. Ailesi aslen Rizeli olan Meltem Kaptan, 8 Temmuz 1980 tarihinde Almanya'nın Gütersloh şehrinde dünyaya geldi. Kaptan 2008 yılından bu yana çeşitli Alman televizyon kanallarında, tiyatrolarında stand-up şovlarıyla da boy gösteriyor.
Kaptan, Türkiyeli izleyicileri de ihmal etmeyerek yönetmenliğini Ali Atay’ın yaptığı ve başrollerinde Feyyaz Yiğit, Ahmet Mümtaz Taylan, Doğu Demirkol, Alper Kul, Sarp Apak ve İrem Sak gibi yıldız oyuncuların yer aldığı Ölümlü Dünya isimli filmde de yer alan bir isim.
Tabii, on parmağında on marifet bulunan Kaptan’ın tek yeteneği oyunculuk üzerine değil. Kaptan Almanca olarak kaleme aldığı Türkçesi “Aşık Oldum, Nişanlandım, Mahvettim: Benim Türk-Alman Rüya Düğünüm” isimli kitabıyla da Almanya’da oldukça dikkat çeken bir isim. Bu arada Kaptan’ın hem Boğaziçi Üniversitesinde hem de Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde çeşitli eğitimler aldığını da belirtelim.
41. İstanbul Film Festivali’nin açılış filmi olan ve yine prömiyerinin festival dahilinde yapıldığı rabiye kurnaz gegen George W. Bush, Almanya’da yaşayan Rabiye Kurnaz’ın Guantanamo’da haksız bir şekilde tutulan oğlu Murat’ı kurtarma mücadelesini merkezine alıyor. Gerçek bir hikâyeden uyarlanan film, Kurnaz’ın mücadeleci kişiliğinin yanı sıra mizahi yönünü de ortaya koyması bakımından oldukça dikkat çeken bir film. Film, her ne kadar Almanya-Fransa ortak yapımı olsa da Türkiye kökenli Rabiye Kurnaz’a üstenci bir dille değil; onu birey, üstelik güçlü bir birey olarak ele alması bakımından da bence önemli.
Filmin konusu şöyle:
Bilindiği gibi 11 Eylül 2001 tarihinde el-Kaide'li militanlar tarafından Amerika’ya eş zamanlı terör saldırıları düzenlendi ve bu saldırılarda binlerce masum insan hayatını kaybetti. Dünyanın her yerinde bu saldırılar lanetlenirken Müslüman kimliği ile hayatını sürdüren her birey ise sanki bu saldırıların failiymiş gibi görülmeye başlandı. Haliyle İslamofobi’nin de temelleri atılmış oldu.
İşte böyle bir ortamda Almanya’da yaşayan Rabiye Kurnaz’ın oğlu Murat İslamiyet’i daha yakında tanımak amacıyla Bremen’deki evinden çıkarak Pakistan’a gider. Kurnaz, oğlu Murat’tan günlerce haber alamayınca önce Murat’ın sıklıkla gittiği caminin kapısını çalar; buradan bir sonuç çıkmayınca ise polisin yolunu tutar. Murat Pakistan’a gitmiştir, burada ise CIA tarafından yakalanarak ABD’nin 2002 yılında kurduğu ve işkenceleri ile ünlü Guantanamo Kampı’na götürülmüştür. Murat’ın tek bir suçu vardır: el-Kaide ile bağlantısı olma şüphesi bulunan bir kişi ile telefonda görüşmüştür. Oldukça soyut bir suçlama ile karşı karşıya olan Murat’ı Küba’daki Guantanamo Kampı’ndan kurtarmak isteyen Rabiye Kurnaz insan hakları avukatı Bernhard Docke ile birlikte dönemin ABD başkanı George W. Bush’a dava açmak dâhil pek çok yöntemi deneyecek ve dünyanın hem ilgisini hem de dikkatini çekecektir. Bernhard Docke ile her yolu deneyen, sağı solu belli olmayan Türk anne Rabiye Kurnaz dünyaya insan hakları dersi verecektir.
Berlin Film Festivali'nde En İyi Performans Ödülü
Filmin yönetmen koltuğunda Alman yönetmen Andreas Dresen otururuyor. Tiyatro, opera ve film yönetmeni olan Dresen’e Türkiye’li izleyiciler pek de yabancı dfeğil. Andreas Dresen’in Geceyi Bekleyenler, Yolun Yarısında ve Yarı Yolda adlı filmleri, geçtiğimiz yıllarda İstanbul Film Festivali programında yer almıştı.
Yönetmen Andreas Dresen
Filmde Rabiye Kurnaz karakterine meltem kaptan hayat verirken insan hakları avukatı Bernhard Docke rolünde ise Alexander Scheer’i görüyoruz. Filmde ayrıca Charly Hübner, Nazmi Kırık, Sevda Polat, Abdullah Emre Öztürk, Şafak Şengül, Ali Emre Şahin gibi çeşitli oyuncular da yer alıyor.
Meltem Kaptan bu filmdeki güçlü Rabiye Kurnaz performansı ile 2022 yılında düzenlenen Berlin Film Festivali'nde En İyi Performans Ödülü'nün sahibi olarak “Gümüş Ayı” ödülünü aldı. Kaptan ayrıca 2022 Nürnberg En İyi Kadın Oyuncu ve Halk Ödülü’nü de kazanmayı başardı.
Almanya’da Parlayan Bir Yıldız: Meltem Kaptan
Meltem Kaptan’ın adını Türkiye’de yeterince duymasak da Almanya’da oldukça sevilen bir isim kendisi. Ailesi aslen Rizeli olan Meltem Kaptan, 8 Temmuz 1980 tarihinde Almanya'nın Gütersloh şehrinde dünyaya geldi. Kaptan 2008 yılından bu yana çeşitli Alman televizyon kanallarında, tiyatrolarında stand-up şovlarıyla da boy gösteriyor.
Kaptan, Türkiyeli izleyicileri de ihmal etmeyerek yönetmenliğini Ali Atay’ın yaptığı ve başrollerinde Feyyaz Yiğit, Ahmet Mümtaz Taylan, Doğu Demirkol, Alper Kul, Sarp Apak ve İrem Sak gibi yıldız oyuncuların yer aldığı Ölümlü Dünya isimli filmde de yer alan bir isim.
Tabii, on parmağında on marifet bulunan Kaptan’ın tek yeteneği oyunculuk üzerine değil. Kaptan Almanca olarak kaleme aldığı Türkçesi “Aşık Oldum, Nişanlandım, Mahvettim: Benim Türk-Alman Rüya Düğünüm” isimli kitabıyla da Almanya’da oldukça dikkat çeken bir isim. Bu arada Kaptan’ın hem Boğaziçi Üniversitesinde hem de Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde çeşitli eğitimler aldığını da belirtelim.