Röportaj: Oğuz Çetinoğlu
Oğuz Çetinoğlu: Besteleriniz dünü hatırlatıyor, günü yaşatıyor yarınlardan ümitler veriyor. Bu oluşumun temelinde ne var? Sizin yolunuzu takip etmek isteyenlere sırlarınızdan ipuçları verebilir misiniz?Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça: Genel Kültüre (Bilhassa Türk Edebiyatına), Klâsik Türk Mûsikisine vakıf olmak, tarihî devirlerden zamanımıza kadar Türk Mûsikisindeki her türden besteleri incelemek. Yöresel Halk Mûsikimizin özelliklerini, araştırmak. Kısaca; a- Araştırmak, b- İncelemek, c-Ses kayıtlarını ve notları arşivlemek, d- İcra tavırlarını değerlendirmek.
Çetinoğlu: İcracı, bestekâr ve yönetici-hoca olarak sanat hayatınızı sona erdirme kararı aldığınızda halefiniz olabilecek kişilerde hangi meziyetleri ararsınız? Çevrenizde bu meziyetlere sahip birileri var mı ?Yavaşça: Kolaya kaçmamak, piyasa üslûbundan kaçınmak, refakat sazlarını da bestelere sâdık kalarak, lüzumsuz süslemelerden uzak tutmak, Perküsyon aletleri hâkimiyetinden kurtarmak, önemli hususlardır. Az da olsa bu vasıfları taşıyan ses sanatkârları vardır.
Çetinoğlu: Sanat hayatınızda Alâeddin Yavaşça olduğunuz için bedel ödediğiniz oldu mu ?Yavaşça: San'at hayatımda ödemek durumunda kaldığım pek çok bedel olmuştur. İnsanın sevdiği şeyler uğruna her zora katlanması tabiidir.
Çetinoğlu: Bestelerinizin güftesi size mi ait?Yavaşça: Kullandığım güftelerin çoğu beğendiğim şairlere aittir. Hatır için olanlardan fazla, edebî değer taşıyan şiirlere önem vermişimdir. Âni zuhur eden bestelerimde o anda aklıma bir şiir gelmemişse, mecburiyetten benim yazdığım güfteleri kullanmışımdır.
Çetinoğlu: Hocalığınızı bir tarafa bırakacak olursak hem bestekâr hem icracısınız, prensipleriniz gereği, gazino programlarına çıkmadınız. Bu sebeple bestekârlığınız ön planda oldu. Üstelik velût bir bestekârsınız, kaç besteniz var?Yavaşça: Bestelerimin sayısı şu ana kadar 612’dir. Bu eserlerin formları farklılık taşır. Saz Eserleri: Peşrev, Saz Semai, Medhal, Etütler, Marşlar ve Aranağmeler tarzındadır. Sözlü Eserler: Büyük Formda kâr-ı nâtıklar, Beste, Ağır Semai, Yürük Semai, Klâsik tarzda şarkılar (Divan edebiyatına sadık kalan şairlerin şiirleri) 20. yüzyılda yazılmış güftelerle Zamanımıza hitab eden şarkılar). Halk müziğinden esinlenerek Karacaoğlan Gevheri, Yunus gibi halk şairlerinin şiirleri, koşmalar, türküler. Dînî Mûsiki: Ayin-i Şerif, İlahiler. Ayrıca; marşlar, çocuk şarkıları ve Ninniler
Çetinoğlu: Radyo repertuarına girmeyen besteniz var mı? Yavaşça: 400 civarında eserim radyo repertuarındadır. Hayattayken geriye kalanları da TRT repertuarına katmayı düşünüyorum.
Çetinoğlu: Dinlediğinizde, keşke bu şarkıyı ben besteleseydim dediğiniz oldu mu?Yavaşça: Beğendiğim yeni şarkılar beni çok duygulandırmıştır. Takdir etmişimdir ve bestekârına saygı duymuşumdur. Fakat ‘
keşke benim olsaydı’ şeklinde bir egoizm taşımıyorum. Ayrıca eserlerin bestecisi kim olursa olsun çok olmasını temenni etmişimdir.
Çetinoğlu: Kısa süreli bir siyasî hayatınız oldu. Kurucusu olduğunuz parti kapanmadan siz politikadan çekildiniz. Bu kararı almanızda sanatkâr tarafınız mı yönlendirici oldu, yoksa karakteriniz gereği mi politikanın uzağında kalmayı tercih ettiniz?Yavaşça: Ortada dolaşan siyaset benim harcım değildir. Karakterim bu tarzla bağdaşmadı. Bir anlık bir gafletle kısa süren ‘
korkulu rüya’ diyeceğim, bir yaklaşım oldu. Bu yaklaşımı Zeki Alaysa ile beraber yaşadık. Ama tatsız rüyadan çabuk uyanıp kaçmayı uygun bulduk.
Çetinoğlu: Halk arasında abartılı olduğu bilinen bir söz var: ‘Tıp fakültesinden sanatkâr, bestekâr, politikacı, devlet adamı, fikir adamı, şâir, yazar, çıkar. Bu arada bir doktor da çıkar
.’ Deniliyor. Müzik üzerine eğitim veren fakülte ve yüksek okullar inceleme dışında tutulursa, Teknik Üniversite, Hukuk Fakültesi, Kamu Yönetimi ve diğer fakültelerle karşılaştırıldığında ses sanatkârı ve bestekârlar, tıp fakültesinden daha fazla çıkıyor. Müziğin tedavi edici özelliğinin olmasından mıdır?Yavaşça: Doktor olmak, diğer kültür alanlarından bîhaber olmak değildir. Bence hekimlik mesleği; bilginin, fennin, güzel san'atların doruğudur. Bir hekimin asıl mesleğinin dışında, önem taşıyan diğer konularla ilgilenip eserler vermesini tabi'i görmek gerekir kanısındayım. Tıp Fakültesinden her zaman doktor, çeşitli dallarda… fikir, san'at ve edebiyat adamı, devlet ve politikacı da çıkabilir.
Çetinoğlu: Peki müziğin, Türk müziğinin terbiyevî özelliği de var mı?Yavaşça: Türk müziği, ibâdet sayılacak ilâhi müziktir. Yüksek aşkı, yüce duyguların içinde erimeyi, insanı sevmeyi, tabiatı sevmeyi, üstün terbiyeyi kısacası bir insanda olması gereken hasletleri temsil eder.
Çetinoğlu: Bu özellikler ülkemizde yeterince kullanılabiliyor mu?Yavaşça: Yukarıda saydığım özellikler, müziğin türüne göre değişir. Benim bahsettiğim konu Klâsik Türk Mûsikisidir. Bu özelliği taşıyan müziğimiz, ülkenizde geçirmekte olduğumuz toplumsal kriz dolayısıyla ihmale uğramıştır. Sanatkârlarımız da toplumdaki çöküntünün akımına ayak uydurmayı çıkarlarına uygun görmektedirler.
Çetinoğlu: Sahne ve perde san'âtkârları, gençlik için özendirici ve yerine göre yönlendirici oluyorlar mı? İstisnaları hesaba katmaz isek san'âtkârlar içersinden geldikleri topluma olumlu örnek teşkil edebiliyorlar mı?Yavaşça: Sahne ve perde sanatkârları ayakta kalabilmek için halkın beğenisine uygun eserleri seçmek ve hizmetlerini, daha çok, çalıştıkları lokalin gereğini düşünmek mecburiyetinde kalıyorlar. Bu yüzden idealist bir anlayışı, özendirici ve yönlendirici görevi yeterince yerine getiremiyorlar.
Çetinoğlu: Günümüz insanı, tüketmekten zevk alıyor. Günümüzde müzik eserleri de tüketim konusu. ‘Yıllarca’
kelimesi adetâ sonsuzluğu ifâde ediyor. Aylarca dillerden düşmeyen besteler yok artık. Bu ufuksuzluğun sebebi sizce nedir?Yavaşça: Toplumumuzda eğitim noksanı bu ufuksuzluğun kaynağıdır.
Çetinoğlu: Müzik, dil ile birlikte millî kültürün aslî unsuru. İkisinde de çöküntü yaşanıyor. Yeni nesillere, çıkmaz sokakta olduğunu söyleyebilecek en etkili kişiler kim olabilir?Yavaşça: Eğitim politikamızda ve san'ât görüşlerimizde, devletimizin kültür politikası, geçmişimizdeki kültür değerlerimize kapalı bir görüş izliyor. Yıllardan beri süre gelen bu politika yüzünden, zengin kültür hazinemiz unutulmaya terk edilmiştir. Ancak şahsî veya idealist küçük guruplara dayalı girişimler genel çöküntüyü önleyemiyor.
Çetinoğlu: Türkçe’miz, 256.000 kelimeden oluşan bir zenginliğe sahip. Günümüz üniversitelisi, bir kısmını yanlış kullandığı 300-500 kelime ile konuşuyor. Dil-müzik ilişkisini göz önünde bulundurularak bu kısırlık içerisinde kaliteli müzik yapılsa bile, yapılanı yaşatacak alıcı bulmak zorlaşıyor. Çözüm nedir?Yavaşça: Aynı politika. Dünkü edebiyatımızı, kültür eserlerimizi mûsikimizde kullanılan güftelerimizi dışlayarak, dil kurumumuzun ürettiği arı Türkçe’yi, eğitimde, devlet kuruluşlarında, hatta şiir ve edebiyatta kullanma mecburiyeti yüzünden, geçmişimizde yazılmış bilinmesi, öğrenilmesi gereken eserlerin kapakları bugünkü gençliğe kapanmıştır. Bu sıkıntının doğurduğu boşluk doldurulamamıştır ve dil fakirleşmiştir. Çözüm, bu kısırlığı oluşturanların, çareyi de arayıp bulmalarından veya erbabıyla istişaresinden geçer.
Çetinoğlu: Dünya üzerinde, kendi müziği ile ilgili okul sayısı en az olan ülkelerden biriyiz. Devleti yönetenlerin, eğitimden sorumlu kişilerin müziğe ilgisizliğini nasıl açıklayabiliriz?Yavaşça: Devleti yönetenlerin, özellikle eğitimden sorumlu kişilerin müziğimize ilgisiz hatta bilinçsiz kalması da, yukarda değindiğim hususların sonucudur.
Çetinoğlu: Sahne, perde ve ekranda san'ât icra edenlerin topluma karşı sorumlulukları ve etkileri konusunda düşüncelerinizi ve tavsiyelerinizi lütfeder misiniz?Yavaşça: Bütün maddelerde temas ettiğimiz hususları bir araya getirirsek, sahne, perde ve ekranda san'ât icra edenlerin topluma karşı sorumlulukları ve etkileri ortaya çıkar. Bu yozlaşmanın sebepleri ve bu durumdan kurtulmanın yolları, televizyon kanallarımızın sahip ve idarecilerinin ve bu günkü deyimiyle Görsel Basının yaptıklarından pişmanlık duyarak kültür ve san'âtı, gerektirdiği yönde düzlüğe çıkartmalarından geçer. Çünkü her zenginin ve her fakirin evinde bir televizyon vardır. Geniş halk kitlelerine ulaşacak tek araç televizyondur. Geniş halk kitlemizi televizyon ile zehirleyebiliriz ve televizyon ile aydınlatabiliriz. Seçimi, vatansever olduklarına inandığımız televizyon yayınlarını yönlendirenlere bir vatandaş olarak hatırlatıyorum
Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça Kimdir? 1 Mart 1926’da Kilis’te doğdu. Kilis Kemaliye İlkokulu’nda, Kilis Ortaokulu’nda, Konya Lisesi’nde, İstanbul Erkek Lisesi’nde okuyup İ.Ü. Tıp Fakültesi’ni 1951 yılında bitirdi.1955 yılında Kadın-Doğum Mütehassısı oldu. Zeyneb Kâmil Doğumevi’nde, Taksim İlk Yardım Hastanesi’nde, Şişli Etfal Hastanesinde, Vakıf Gureba Hastanesi’nde, Haseki Hastanesi’nde, baş asistan, şef ve başhekim olarak çalıştı, uzman doktorlar yetiştirdi. Yurt dışında kurslara devam edip sertifikalar aldı. Dr. Yavaşça, meslekî hayatı esnasında çeşitli meslek dergilerinde 54 ilmî makale yazıp yayınladı. Millî ve milletlerarası sempozyumlara katıldı ve bildiriler sundu.Dr. Alâeddin Yavaşça’nın mûsiki hayatı, doğduğu ve âilece bağlı bulunduğu Kilis’te, daha 8 yaşındayken batı mûsikisi üzerine keman dersleri alarak başladı. İstanbul’a gittikten sonra, Sadeddin Kaynak, Münir Nureddin Selçuk, Dr. Subhi Ezgi, Hüseyin Sâdeddin Arel, Zeki Arif Ataergin, Nuri Halil Poyraz, Refik Fersan, Mes’ud Cemil ve Süleyman Erguner, gibi üstatlardan yararlanmış, İstanbul Belediye Konservatuarı, İleri Türk Mûsikisi Konservatuarı, İstanbul Üniversitesi Korosu gibi kuruluşlarda icra yeteneğini ve mûsiki bilgisini geliştirdikten sonra 1950 yılında İstanbul Radyosu’nda solist icracı oldu, zamanla Türkiye Radyolarında ve TRT Bünyesinde Danışma, Denetleme ve Repertuar Kurullarında önemli görevler üstlendi. Radyoda solist, koro yöneticisi ve hoca olarak, TRT’de Repertuar Kurulu Başkanı sıfatıyla hizmet verdi. Bu faaliyetlerinin dışında; Milli Eğitim Bakanlığının “Türk Mûsikisi İnceleme Kurulunda, ve Devlet Plânlama Teşkilâtı’nın Beşinci Beş yıllık Türk Musikisi Eğitimi Komisyonunda çalışmalarını sürdürdü. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı tarafından İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Mûsikisi Devlet Konservatuarı Profesörlüğüne tâyin edildi. Bu kurumun, “Ses Eğitimi Bölüm Başkanlığı’nı üstlendi.Dr. Alâeddin Yavaşça’nın icracılığı yanında; klâsik vasıfta Râhatü’l-ervah, Hisar Evcâra, Şehnaz, Evç Mâye makamlarında takımlar ve semâi, şarkı, saz eserleri, marş, ilâhi ve Mevlevî âyini formunda 612 adet bestesi bulunmaktadır. Bestelerinin birçoğu Radyo repertuarında yer almış, plâk ve kasetlere okunmuştur.Çok bilinen ve sevilen şarkılarından bâzıları: * Ümitsiz bir aşka düştüm, ağlarım ben hâlime, * Ne günah etse açılmaz iki gönlün arası, Ne gün ah etse kanar dildeki firkat yarası. * Tadı yok sensiz geçen ne baharın ne yazın, Kalmadı tesellisi ne şarkının ne sazın. * Nerde o günler nerde, * Kız sen ne güzelsin sana gençler tapacaklar, * Boğaziçi sen gönüller yatağı, her bucağı âşıklar otağı, * Ağlar gezerim sahili, sanki benimlesin. * Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok, * Şen gözlerinle yüzüme bir baktın, * Sarı mimozamsın sen benim, * Gülen gözlerinin mânası derin, * Kimdir bu kadın saçları ak benzi sararmış, * Gölümün bülbülüsün aşk bahçemin gülüsün, Sevda ufuklarında gül endamın yürüsün. * Mavi gök mavi deniz, * Ne bildim kıymetin, ne bildin kıymetim, reva mı hiddetin, reva mı şiddetin. Zulumeden sen misin, yoksa ben miyim? * Geçmesin günümüz sevgilim yasla, O güzel başını göğsüme yasla. * Bu şarkı sana ait sevgili dinle, * Senden uzak günlerim zindan oluyor, hasretin elemin kalbime doluyor. * Şimdi bahara erdim, Gonca gonca gül derdim. * Sevgi deli gönülden gönüle bir akıştır, * Bana nasıl vazgeç dersin, gönül senden vazgeçer mi ? * Bir garip âşığım ben.Dr. Alâeddin Yavaşça, 1950’li yıllardan bu yana yurtiçinde ve yurtdışında birçok konserler vermiştir. Her yıl İstanbul San’at Festivali programlarında da muntazaman yer almakta ve konserler vermektedir.Sanat hayatı boyunca bir adet uzun çalar (Long pley) 25 adet 78’lik taş plak, 15 adet 45’lik plak doldurmuştur. Cinuçen Tanrıkorur’la beraber yaptığı, CD’ler, Yapı Kredi Bankasının Kültür Bölümünün çıkarttığı solo şarkılar ve yönettiği korolara ait CD’leri vardır. Ayrıca Kilis Kültür Vakfı’nın çıkardığı 2, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından hazırlanan 4 adet CD albümü bulunmaktadır.Yetiştirdiği öğrencilerden bâzıları: Erol Bingöl, Erol Küçükyalçın, Ertan Ersoylu, Vedat Çetinkaya, Sami Aksu, Faruk Salgar, Necmeddin Yıldırım, Doğan Dikmen, Tülay Canik, Sevinç Tolunay, Perihan Boran, Safiye Filiz, Safiye Erdeğer, Filiz Şatıroğlu, Hamiyet Tûran, Esma Başbuğ, Meral Mansuroğlu, Melihat Gülses, Nursaç Doğanışık ve Cengizhan Sönmez. |