Türkiye’de son zamanlarda üretilen edebi ürünlere baktığımızda, üretilen eserlerde belli bir estetiğin, felsefenin olmayışını görürüz. Bu durum ister istemez beraberinde bir kritiği elzem kılıyor. Edebi türlerden biri olan “roman”ı merkeze aldığımızda Türkiye’de son dönem romancıların “popüler” olma gayesiyle eser ürettiğini söylemek mümkün. Burada popüler roman yazarının temel saiki, okurun albenilerine hitap etmesidir. Okur, popülist olan romancı için metni alımlayan biri olmaktan ziyade bir müşteridir. Bunu Türk edebiyatının geneline teşmil etmemiz doğru olmaz. Çünkü şunu biliyoruz ki Türkiye’de okuru her yönden kuşatan, okurun hayal dünyasını zenginleştiren, içinde fikir barındıran/aşılayan romanlar var. Örneğin; Ahmet Hamdi Tanpınar, Kemal Tahir, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Adalet Ağaoğlu gibi. İsmini zikrettiğim yazarlar, “popüler” olma kaygısıyla eserlerini üreten yazarlar ulamına/kategorisine girmez. Örnek gösterdiğim yazarların romanları okunduğunda insanların beğenilerine, geçiçi, yapay duygularına hitap eden bir anlatımı görmeyiz. Bilakis; okuru besleyen, okurun hayal dünyasına çeşni katan bir yazar profiliyle karşı karşıya kalırız. Fakat son dönem üretilen romanlar böyle değil. Son dönemde neşredilen romanlarımız popüler kültürün bir parçası haline gelip, nitelikten oldukça uzaklaştı. Örnek olarak Nermin Bezmen’in, Canan Tan’ın romanlarını gösterebiliriz.
POPÜLERLİK VE UCUZ ROMAN
Burada ucuz romandan kastımız, belli bir derinliğe sahip olmayan, yavan, fikirden uzak bir edebiyat. Son dönem Türkiye’deki okunulan popüler romanları müşahede ettiğimizde bu manzarayla karşılaşmak mümkün. Bugün edebiyatımızda “bestseller” kategorisine girip vitrinlerde teşhir edilen romanların geneli, nitelik açısından Türkiye’de romanın geldiği aşamayı ve okurun sanat anlayışı hakkında bize bilgi verir. Roman okurunun burada bir edebi üretim olan “roman”ı nasıl alımladığı önemli. Okuru popüler anlatılara iten güdü ne? Burada roman okurunun, gerçek anlamda bir “okur” olduğu konusundaysa endişeliyiz. Çünkü popüler romanların alıcısı konumunda olan okur, artık bir piyasa haline gelen “roman”ın alıcısı olup bu piyasanın büyümesine katkı sağlamaktadır. Derinlikten yoksun, suni duygular yaşatan popüler roman, ucuz edebiyatın büyüyüp gelişmesine zemin hazırlar. Bu durum, üretilen nitelikli romanların okura ulaşmamasında bir handikaba yol açmış olup edebiyat dünyamızın kıyısında kalan romancılarımızın görünürlüğünün gölgelemesini de beraberinde getirmiştir.
OKURUN GÖZÜNDE POPÜLER ROMAN
Son dönemde bizdeki okurun roman algısını “popülerlik” ve çok satılmışlık belirler. Romanın niteliği, romandaki yazarın kullandığı sanat, sunduğu estetik, popüler roman okuru için başat şeyler değil. “Herkes okuyorsa bu roman muhakkak güzeldir” düşüncesi, galebe çalar. Popüler roman okurunu vitrinlerdeki bestsellere iten güdü budur. Aslında bu, bir tüketim haline gelmiş durumda. Genelde sanat, özelde roman artık bir tüketim nesnesi olarak satın alınmaktadır. Artık bir roman piyasasıyla karşı karşıyayız. Bu piyasayı büyüten nedenlerden biri de roman okurun tercihleridir. Okur; arzularını, albenilerini tatmin eden romanlara teşne. Vitrinler, Avm’lerde açılan kitap tezgâhları, okurun susuzluğunu giderecek yerler haline geldi. Okur burada bir tüketicidir, sanatı alımlayan, estetiği tadan, muhayyilesine bir şeyler katan biri değil. Okurun geldiği bu aşama, ülkemizde edebiyat dünyasının geleceği açısından da kötü bir duruma işaret eder. İyisiyle, kötüsüyle ülkemizde yazınsal nitelikte eser veren kaliteli romancılarımız vardır. Bu elbette edebiyatımız için bir zenginlik. Fakat genel trend, popüler romancıların rağbet gördüğü, okunduğu yönünde. Popüler edebiyat; tüketimin, suni duyguların hudutsuz bir şekilde yaşandığı ülkemizde sürekli alıcılarını bulur. Çünkü tükettiğinden haz alıp, beyin konforunu sağlamak isteyen bir okur için popüler romanlar, birer hap gibidir. Bu hapı sunan ise roman piyasasıdır. Çünkü bu piyasanın gözünde okur bir müşteridir, aydınlanması gereken bir birey değil.
içi boş bir metin olmuş suat bey