Murat Erdin yazdıHasköy’de bulunan Rahmi Koç Sanayi Müzesi, yayılma alanı, denizi kullanma şansı, kafesi, lokantası ve işletme olgunluğuyla sadece Türkiye’de değil, dünyada gezip gördüğüm en iyi müzelerden biridir diyebilirim. 1994’te açılan müze bugün Hasköy’ün en önemli mekanlarından birisi halindedir.Ama özellikle bu semtte yaşayanlar iyi bilir; Rahmi Koç Müzesi’nden önce Hasköy denilince akıllara gelen ilk kuruluş Hasköy İplik Fabrikası’dır.Rus-Gürcistan göçmeni Avram Elvaşvili ve ailesi 1900’lerin başında Türkiye’ye göç etmiş ve Talimhane’de çorap üretimine başlamış. 1952’de Türkiye’ye dışarıdan iplik getirmeye başlayan aile ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu düşünerek fabrika kurmaya karar vermiş. Küçük üretim atölyelerinin bulunduğu Hasköy’de bugünkü fabrikanın bulunduğu 300 metrekarelik bostanlık alana 1953’te bir iplik fabrikası kurulmuş. Yorulmuş beton ayaklarına rağmen bugün hala dimdik duran ve Hasköy’ün sembol binalarından biri olan İplik Fabrikası’nın öyküsü işte böyle başlamış.O yılarda fabrikanın kurulduğu alanda neler olduğuna baktığınızda İstanbul’un çok dinli ve çok kültürlü o güzelim yapısını özlediğinizi de hissediyorsunuz. Çünkü Elvaşvili Ailesi fabrikayı kurduğu yıllarda bölgede Musevi cemaatine ait üç okul, yirmiden fazla sinagog varmış.Üretim büyüdükçe fabrika da büyümüş. 300 metrekare alanda başlayan üretim 25 bin metrekareye ulaşmış. Üretimin en yoğun olduğu dönemde fabrikada bin 500 işçi çalışıyormuş. İşçilere yönelik uyarı levhalarını bugün de görebilirsiniz.Fabrika 2012 yılından itibaren üretimini İstanbul’un başka bölgesine kaydırmış ve Hasköy’deki bu bina kültür ve sanat faaliyetlerinin yapıldığı devasa bir mekan haline gelmiş. Şu anda devam eden ve Zeynep Ercan ile Ala Onur’un ortaklaşa kurduğu No Lab adlı insiyatifin organize ettiği “Made in Türkiye” adlı sergi de o etkinliklerden biri.Ala Onur pazarlama iletişimi okumuş genç bir küratör. Ortağı Zeynep Ercan ise iç mimarlık mezunu. İkisi de sergiye gelen konuklarını sıcak şekilde karşılıyor ve gezdiriyor. “Neden Made in Türkiye” temalı bir sergi düzenlediklerini sorduğumda verdikleri yanıt serginin duvarlarında asılı bilgi notu kadar ilginç: “İlham aldığımız her şey cadde ve sokaklarımızda mevcut. Biz de bizi biz yapan her şeyi sanatsal yorumlarla ortaya dökmek istedik.”Öyle de olmuş. Sergi bir sokak kültürünü aktarıyor bize. Bazıları eskilerde kalsa da kullandığımız tüm eşyalar, örneğin çaldığımız plaklar, çay içtiğimiz demlikler, içinde çiçek büyüttüğümüz yoğurt kapları, üstüne kırlent örttüğümüz televizyonlar, eski radyolar, duvar halıları, rengarenk battaniyeler, efkarlandığımızda çaldığımız ve sonra duvara astığımız sazlar, rakı bardakları ve kuş kafesleri… Sergiyi gezip bitirince “tam Türk işi” diyorsunuz kendi kendinize.Pınar Akkurt’un Türkiye’nin kültürel parçalarını duvara ve aklımıza mıhlayan parçaları, Aslı Aydemir’in foto pentürlü işi, Kerem Durukan’ın “Arabesk kesinlikle Türk Malıdır” adlı çalışması, Melis Kolyozyan’ın “Ben Çocukken Türkiye sokakta oynardı” eseri, Pınar Yeğin’in “Ağır Abiler” adlı tabaklarla yaptığı iş hayli dikkat çekici.Sergide 25’i aşkın sanatçının işleri var ve tüm bu eserleri Hasköy İplik Fabrikası’nın 1953’ten kalan boş ama aslında dopdolu binasının içinde rahatça gezmek doğrusu etkileyici bir deneyim.Yıkılıp yerine dev bir rezidans binası yapılmadan önce burasını başka sergilerin hatta konserlerin mekanı olarak görmek isteriz.[email protected]
Sanat
24 Nisan 2017 - 21:47
Tam Türk işi...
“İlham aldığımız her şey cadde ve sokaklarımızda mevcut. Biz de bizi biz yapan her şeyi sanatsal yorumlarla ortaya dökmek istedik.”
Sanat
24 Nisan 2017 - 21:47
İlginizi Çekebilir